Yaşadığımız 21. Yüzyılın getirdiği toplumsal, ekonomik, teknolojik ve yaşamsal değişim rüzgârları, küreselleşme ile birlikte her şeyin “e-bir şey” olarak hayatımıza geçmesini sağlamıştır. Artık günümüz toplum insanı, dijital dünyanın içinde, dijital çağın gereklerini tüm altyapısıyla birlikte yerine getirebilme ve “e-dünya”ya ayak uydurabilme, başarabilme ve yaşayabilme uğraşı içine girmiştir. (Yurdadoğ, 2004, s.4-5)
“Bilgi Güçtür!...” gerçeği yüzyıllardır tekrarlanan bir slogan halinde dillendirilmektedir. Ancak bilginin “GÜÇ” olabilmesi, ona erişmek, onu yaygın biçimde kullanmak ve kullandırmakla doğru orantılıdır. Sanayileşmenin getirdiği teknolojik gelişme ile birlikte üretilen bilgiler, “biriktirilebilme-çoğaltılabilme” özelliğine erişmiştir. İşte bu özellik sayesinde üretilen bilgi, günümüzde yazılı hale getirilebilmekte, çoğaltılabilmekte ve biriktirilebilmektedir. (Kongar, 1997, s.25)
Dijital çağın öngördüğü toplum, işte bu ortamı, e-yaşam tarzı ile başka bir deyişle “her türlü eylemi” bilgisayar aracılığı ile internet üzerinden paylaşabilmekte, sahip olabilmektedir.
Bu bağlamda, yaşadığımız dünya’da tüm kentlerin, tarihi, kültürel ve sosyal mirasları olduğu bir gerçektir. Önemli olan bu tarihi, kültürel ve sosyal mirasın ne ölçüde korunarak ve gelenek, göreneklere uyularak, günümüze ve geleceğimize aktarılmış olmasıdır.
Kentler, yaşayan organizmalardır. Tarihi bir eşyayı veya belgeyi kapalı bir mekânda, müzede saklamak göreceli olarak kolaydır, buna karşılık tarihi bir kenti özelliklerini yitirmeden koruyabilmek; disiplinler arası bir çalışma, iyi bir örgütlenme, maddi kaynak ve duyarlı bir kamuoyu desteğini gerektirir. (Ahunbay, 1999, s. 27)
İki insanın birbiriyle hiçbir araç ve gereç kullanmadan eşit şartlarda belli bir alan, belli kurallar ve belli bir zaman içinde gerçekleştirdiği zihinsel ve fiziksel mücadele şeklinde tanımlanan güreş, insanlık tarihinin en eski sporlarından biridir. Tarihin her döneminde ilgi gören ve geleneksel olarak uygulanan güreş, ülkemizde ata sporu olarak anılmaktadır. (aregem, 2015)
Tarih, kültür ve turizm kenti Edirne, Türk’ün ananevi spor geleneği olan “Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri”ni, 653 yıldır sürdürebilme başarısını göstermiştir. Bu başarı, Er Meydanında güreşen pehlivanlarımız ile bu güreşlerin gerçekleşmesinde etkin rol oynayan, cazgır, hakem, davul ve zurnacı vb. emeği geçen tüm çalışanlar ve güreş severlerdir.
Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin ortaya çıkış efsanesine göre; 1357 yılında Orhan Gazi'nin Rumeli'yi ele geçirmek için düzenlediği seferler sırasında oğlu Süleyman Paşa, 40 askerle Edirne'yi fethettikten sonra Edirne civarında keşif akınına çıkar. Öncü birlik geri döner ve şimdi Yunanistan topraklarında kalan Samona’da mola verirler. 40 yiğit burada güreşe tutuşurlar. Saatlerce süren güreşlerde, adlarının Ali ile Selim olduğu rivayet edilen iki kardeşin bir türlü yenişemedikleri görülür. Daha sonra bir Hıdrellez gününde, Edirne yakınlarındaki Ahı köy çayırında aynı çift yeniden güreşe tutuşurlar. Bütün bir gün güreşmelerine rağmen yine yenişemeyen kardeş pehlivanlar, gece boyunca da mum ve fener ışığında mücadelelerini sürdürmeye devam ederler. Ancak solukları kesilerek oldukları yerde can verirler. Arkadaşları onları aynı yerdeki bir incir ağacının altına gömerek oradan ayrılırlar. Yıllar sonra ise aynı yere gittiklerinde iki pehlivanın mezarlarının bulunduğu yerde gür bir pınar görürler. Bundan sonra halk orada yatanların anısına o yöreye, “Kırkpınar” adını verir. Bugün Yunanistan sınırları içinde kalan “Samona” Köyü'nün merası içindeki alan asıl “Kırkpınar” çayırıdır. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sonunda “Kırkpınar Yağlı Güreşleri” Edirne ile Mustafa Paşa yolu arasındaki “Virantekke” denilen yerde düzenlenmiştir.
Cumhuriyetin ilânından sonra 1924 yılında ise güreşler Edirne‟nin Sarayiçi mevkiinde düzenlenmeye başlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kırkpınar Ağalarının desteği ile düzenlenen güreşler daha sonraki yıllarda ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı Kırkpınar Ağalık görevine talip çıkılmamasından dolayı dönemler içinde Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Halkevi, Edirne Belediyesi ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü işbirliği ile organizasyonlar yürütülmüştür. 1950 yılından itibaren “Kırkpınar Yağlı Güreşleri” T.C. Edirne Belediyesi’nin organizasyonu ile yürütülmeye başlanmıştır. Başlangıçta “Kırkpınar Yağlı Güreşleri Panayırı” adıyla üç gün olarak gerçekleştirilen bu etkinlikler, 1966 yılından itibaren “Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve Kültür Etkinlikleri Haftası” olarak yedi gün kutlanmıştır.
“Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali”, dünyanın en eski geleneksel spor faaliyetlerinden biridir. Avrupa’da düzenlenen ve Türkiye’nin 2008 yılında ilk defa katıldığı “Avrupalı Seçkin Destinasyonlar Ödülü’nü kazanan Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali, 16 Kasım 2010 tarihinde de UNESCO’nun “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi’ne dahil olmuştur.
Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali bir taraftan insanların yakınlaşması ve dayanışmasını sağlarken, diğer taraftan da bireylerin kendi kültürlerini tanımaları açısından önemli bir toplumsal işlevi yerine getirmektedir. Festival süresince yurtiçi ve yurtdışından kentimiz ziyaret edilmekte, Sarayiçi Kırkpınar Er Meydanı dolup taşmaktadır.
Bir yıl boyunca Türkiye’nin Başpehlivanı olmak için çalışan ve Türkiye’nin dört bir köşesinden başarılı olmayı hedefleyen pehlivanlar için tarihi Sarayiçi, hem kendini gösterme hem de toplum içinde iyi bir yere sahip olma mücadelesini gerçekleştirdiği “Er Meydanı” dır.
Kırkpınar’ı diğer güreş etkinliklerinden ayıran, en önemli özelliği, yüzyıllardır geleneksel görünümünü koruyan iç içe girmiş bir kültürel yapıda olmasıdır. Köklü bir kültürel geleneğin bireyler, gruplar ve topluluklar tarafından sürdürülmesi, Somut Olmayan Kültürel Dünya Mirası anlayışının yaygınlaşmasına bu açıdan da katkıda bulunmaktadır. Mayıs 2014 tarihinde kurulan “T.C. Edirne Belediye Başkanlığı Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi” çatısı altında gerçekleştirilen çalışmalar ile Kırkpınar Yağlı Güreşleri ile ilgili yazılı, sözlü, görsel ve elektronik belgeler sayısallaştırılarak bir veri tabanında toplanmıştır.
Bu proje kapsamında kütüphane ve arşivlerde bulunan yerel gazeteler, Kırkpınar Yağlı Güreşleri başlığı altında yer alan ve ulaşabildiğimiz basılı, sözlü, görsel ve işitsel veriler taranarak dijital ortama atılmıştır. Proje ile ilgili çalışmalar 14 Temmuz 2015 günü düzenlenen törenle basına tanıtılmış ve www.edirnekirkpinar.com WEB adresinden beş dilde erişime açılmıştır. Açılış gününe kadar yapılan çalışmalar neticesinde yaklaşık 60.000’e yakın veri sayısallaştırılmıştır. Veri tabanına yükleme çalışmaları devam etmektedir.
Sonuçta 653 yıldır süregelen tarihi spor geleneği “Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali” ile ilgili geçmişten günümüze gelen tüm arşiv belgeleri bu proje kapsamında Edirne Belediyesi’nin WEB sunucusu (www.edirnekirkpinar.com) üzerinden sınır tanımadan tüm dünya ile buluşmuştur. Yürütmüş olduğum bu proje bir taraftan Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin tanıtımına katkı yaparken diğer taraftan da, Müze Kent Edirne’nin değerlerini taçlandırmaktadır.
T.C. Edirne Belediyesi’nin önemli organizasyonları arasında yer alan “Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali” yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmaya devam edecektir.
Kültürel Miras, bir toplumun üyelerine, ortak geçmişlerini anlatan, aralarındaki dayanışma ve birlik duygularını güçlendiren bir hazinedir. (Çekül, 2013)
Ender BİLAR
Proje Yürütücüsü
Edirne Belediyesi Kültür ve Sanat Danışmanı
KAYNAKÇALAR
1- Ahunbay, Zeynep, (1999), Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon, 2. Basım, Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul
2- Kongar, E.(1997) Demokrasi ve Kültür. İstanbul: Remzi
3- Yurdadoğ, U.B. (2004) Kitap hakkında. E.Bilar, Küreselleşen Dünya’da Bilgi Paylaşımı ve Kütüphaneler kitabı içinde (ss.3-6). Edirne:Türk Kütüphaneciler Derneği Edirne Şubesi
4- http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,50996/kirkpinar-yagli-gures-festivali.html (Erişim:30 Mart 2015)
5- Çekül Vakfı, 2 Eylül 2013, http://www.cekulvakfi.org.tr/proje/cekulun-kulturel-miras-anlayışı. (Erişim:30 Mart 2015)